Anayasa
Hukuk konusuyla ilgili bu madde, yasaların birebir Vikipedi'ye aktarımı olmayıp, bilgilendirme amaçlıdır. Yol gösterici olması açısından (noter, avukat ya da mahkeme gibi herhangi) bir hukukçuya/kuruma danışmanız önerilir. |
Anayasa, bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen, bazı ülkelerde yazılı, bazılarında ise yazısız genel kabul görmüş kurallar bütünüdür. Anayasa ile ayrıca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına almıştır.
Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Devletin temel kanunudur. Vatandaşların temel hak ve görevler bildirir.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu çoğu ülkede anayasa, yazılı ve bütünsel bir belgedir. Bu tip ülkeler "şekli" anlamda anayasaya sahiplerdir. Oysa İngiltere'de yazılı bir anayasa yoktur. Buna ise "teamüli anayasa" denmektedir. Bu ülkede temel kurumların işleyişi yüzlerce yıllık geleneklere, yasalara ve belgelere göre düzenlenir.
Ayrıca "anayasalı devlet" ve "anayasal devlet" ayrımına gitmek gereklidir. Bu ayrımda ise şekli anlamda bir anayasası olan devlet bu belgede modern anayasanın gereklerini yerine getirmiyorsa yani devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceği muğlak ve daha da önemlisi kişi temel hak ve özgürlükleri tam anlamıyla güvence altında değilse devlet anayasal bir devlet sayılmamakta sadece anayasa sahibi bir devlet anlamına gelen "anayasalı devlet" sıfatını almaktadır. Buna karşın ister teamüli ister şekli anayasa sahibi olsun eğer bir devlet temel hak ve özgürlükleri güvence altına almış ise bu devlet anayasal sayılmaktadır.
Son ayrım ise "çerçeve anayasa" ile "düzenleyici anayasa" ayrımıdır.
Eğer anayasa normlarında devletin temel yapılanması hakkında ayrıntılı bilgilere giriliyor ve düzenlemeler yapılıyorsa bu düzenleyici anayasadır.
Anayasa normları sadece devletin temel yapılanmasını çiziyor ve düzenlemeyi kanunlara bırakıyorsa bu ise çerçeve anayasadır.
Türkiye'de ilk anayasa, 1876'da yürürlüğe giren Osmanlı Devleti`nin anayasasıdır. O tarihten Osmanlı Devleti’nin sona erişine kadar anayasaya kanun-i esasi deniyordu. 1876 tarihli Kanun-i Esasi, padişahın yetkilerini kısıtlamamıştı. Yurttaşlara düşünce, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, bireylere dokunulmazlık hakları tanımıyordu. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, 1909'da bu anayasada değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri kısıtlandı. Kişisel hak ve özgürlükler tanındı, basın üzerindeki sansür kaldırıldı. Hükümet artık padişaha değil, meclise karşı sorumluydu.
Konu başlıkları[gizle]
|
Anayasa Türleri [değiştir]
Yazılı Anayasa [değiştir]
Yetkili organ tarafından yapılmış ve bir anayasada yer alması gereken kuralları içeren temel belgedir. (Örn: T.C. 1982 Anayasası)
Geleneksel Anayasa [değiştir]
Yazılı olmayan, sürekli uygulama sonucu ortaya çıkan anayasadır. (Örn: [[İngiltere Aslında tek ingiltere değildir...
Bir devletin geleneksel anayasasının olması, anayasa alanında ortaya çıkan hiç yazılı belge olmadığı anlamaına gelmez.
Yumuşak Anayasa [değiştir]
Normal yasalar gibi tüm anayasa maddeleri değiştirilebilir. Değiştirilemez maddesi yoktur.
Katı (Sert) Anayasa [değiştir]
Bu anayasalar için özel, değiştirilmesi zor yöntemler benimsenmiştir. Bir anayasanın 'sert' olduğunu gösteren özellikler:
- Değiştirilemeyecek maddeler içermesi (Örn: T.C. 1982 Anayasası)
- Değiştirilmesi için özel (nitelikli) çoğunluk aranması (3/5, 2/3 gibi)
- Halkoylaması usulüne yer vermesi
Çerçeve Anayasa [değiştir]
Kısa ve öz hükümlerden anayasa
Kazuistik Anayasa [değiştir]
Uzun ve ayrıntılı kurallardan oluşan anayasa (Örn: T.C. 1982 Anayasası)
İlk gelişmeler [değiştir]
Anayasa, bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen yazılı belgelerdir. Anayasa denilen bu belgeyle ayrıca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adıyla yeni bir anayasa kabul edildi. Bu anayasada egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu belirtiyordu. Yasama yetkisi de Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştı. Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı bir anayasaya gereksinim duyuldu. 20 Nisan 1924'te bu amaçla, gene Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan yeni bir anayasa hazırlandı. 1924 Anayasası’yla yasama ve yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakıldı. Meclis yasama yetkisini kendisi, yürütme yetkisini de cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanıyordu. Cumhurbaşkanının onayıyla göreve başlayan bakanlar kurulu meclise karşı sorumlu sayılmıştı. Kurtuluş Savaşı döneminden başlayarak anayasa sözcüğü karşılığında teşkilat-ı esasiye kanunu kullanıldı. Anayasa sözcüğü ise, 1960'tan sonra hukuk sisteminde kullanılmaya başladı.
27 Mayıs 1960’taki askeri darbeden sonra yeni bir anayasa hazırlandı. 1961 Anayasası olarak bilinen bu anayasa, halkoylamasıyla yürürlüğe girdi. Bu anayasada egemenliğin ulusa ait olduğu ve ancak yetkili organlarca kullanılabileceği ilkesi benimsendi. Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı, milli, demokratik ve laik bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlandı. Bu anayasayla iki meclisli bir parlamento öngörülmüştü: Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu. Bütün üyelerinin seçimle belirlendiği Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosu'ndan daha fazla yetkilerle donatılmıştı. Bu anayasayla yargı organlarının bağımsızlığı, kişi hak ve özgürlükleri ile sosyal hakları güvence altına alındı. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yüksek Hakimler Kurulu gibi yeni kurumlar oluşturuldu.
12 Eylül 1980'deki askeri darbeden sonra Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi (Kurucu Meclis) yeni bir anayasa hazırladı. Bu anayasa 7 Kasım 1982'de yapılan halkoylamasıyla kabul edilerek yürürlüğe girdi. 1982 Anayasası, bazı hak ve özgürlüklere önemli sınırlamalar getirmiş, Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın denetim yetkilerini azaltmıştır. Son yıllarda, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bir gereği olarak, 1982 Anayasası’nda hak ve özgürlükleri genişletici bir dizi değişiklik gerçekleştirilmiştir.
1982 ile 1961 anayasaları arasında temel bir bakış açısı farkı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. 61 anayasasında Milli Birlik Komitesi'nin daha geri planda olduğu ve aslında anayasa üzerinde söz hakkının Temsilciler Meclisi'nde olduğu bir sistem izlemiş bunun sonucunda da bu güne kadar Türkiye için çıkarılmış en özgürlükçü anayasa oluşmuştur.
Fakat 1982 MGK ile durum tersine dönmüştür. Bunun en temel nedeni meclislerin çalışamaması olarak daha güzel bir söylemle 61 anayasının getirdiği ince eleyen sık dokuyan sistemin tıkanması olarak gösterilebilir. Yürütmenin üzerinde büyük bir güç haline gelmiş olan yargı organları onun her işine müdehale edebiliyor bu sırada meclis kısır döngüler arasında dönüp dolaşıyordu. Askerler bu durumda bir "Danışma Meclisi" kurmuş fakat bu meclisin sesi cılız olmaktan öteye gidememiştir.
2001 değişikleri ile anayasaya yeni açılımlar getirilmesine rağmen bazı alanlarda hala çok büyük boşlukların olduğu görülmekte ve bazı maddelerin doktrinde açıklanması büyük teknik sorunlar ortaya koymaktadır.